Eskiden Yazıldığı Gibi Okurduk


İlkokulu küçük bir ilçede okumuştum. O küçüklüğüne inat güzel bir kütüphanesi vardı. Bazen mahalle maçlarından sonra , bazen de ilk hedef olarak takılırdık oraya. Şimdilere eşdeğer yazılar değildi aradıklarımız. Bugün gibi hatırlıyorum; fazla ciltli ansiklopedilerin kimi bölümlerinde “Pembe Panter” dizileri vardı. Merakla takip ederdim. Aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar tekrar göz gezdirirdim, çocukluğumun sevimli kahramanlarına.

Bir de Pele’nin atmış olduğu gollerin fotografik görüntüleri vardı aynı kaynaklarda. İkinci favorim onlardı. Ezberlemiştim sayfa numaralarını. İlkokul öğrencisiydik işte; kütüphanede başka neler bulabilirdik ki!

Gazete arşivlerine de rastlardık. Çok geniş bir arşiv değildi tabi ki. Yine de , ‘ bakalım, biz doğmadan neler doğmuş? ‘ diyerek dalardık sayfalarına.

Geçmişte gezinmenin her zaman keyifli olduğunu düşünüyorum. Genel bir yaklaşım değil mi aslında bu? Hep aynı cümleler değil midir etraftan duyduklarımız?

‘Nerede o eski Ramazanlar, eski bayramlar, eski arkadaşlıklar?’ ve özetle ‘ ..eski günler?’. Kimbilir geçmişteki günler arttıkça, özlemler nasıl çoğalacak?

Necip Fazıl, ölüm döşeğindeyken yazdığı son şiirinde aynen diyor ki:

‘Çocukken haftalar bana asırdı
Derken saat oldu, derken saniye’

Asırlık haftaları çoktan geride bıraktık. Artık saat gibi geçen haftalardayız. Çocukluğumun mutlu günlerini bugün ‘neredesiniz’ diye aramaktan ziyade, bugünkü güzelliklere yarınki gözlerimle bakmaya çalışıyorum. Başardığımda dakikalar hafta oluyor benim için.

İlkokul yıllarında kütüphane arşivlerinde yaptığım eskiye dönüşü bu aralar internet ortamında deniyorum. Gazetelerin adres çubuğundaki tarihi bir değiştiriyorsunuz, geçmiş aynen önünüzde. İçerik beni o günlere götürüyor fakat bilgisayarımın kokusu gazetelerde olduğu gibi yolculuğun uzunluğuna göre değişmiyor. Yine de gelecekten bakmaya çalışıyorum olaya ve bilgisayarın dik duran ekranından rahatsız olmuyorum. Maalesef olaya gelecekten baktığım müddetçe rahatsızlığımı daha da artıran konudan kendimi bir türlü alamıyorum.

Türkçeyi resmen çocukluğumuzun ellerinde bıraktığımızı, bazı kelimeleri mecburiyetten kullandığım zamanlar farkediyorum. Bu şekilde ne kadar çok kelimeyle sardık etrafımızı. İnternet ile daha da çoğalıyor bu işgal. Neden başta ‘internet’ olmak üzere, onunla birlikte gelen onca kelimeye güzel bir Türkçe isim bulamıyoruz? Bazııları bu durumun komik kaçacağını düşünüyor. Oysa alışkanlık ile o kelimelerin zihnimizde mantıklı bir yer edineceğini belki de düşünmek istemiyoruz. ‘Bilgisayar’ böyle bir kelime değil mi?

Önceleri bu tip devşirme kelimeleri Türkçe okunuşlarıyla çevirirdik. Yani nasıl okuyor isek öyle yazardık. ‘Television’ bizde ‘televizyon’ du. Fakat yavaş yavaş bunu da kaybediyoruz. Artık ‘mail’ yazıp ‘meyl’ okumayı bizden kabul ettik.

Belki de ‘çok oturgaçlı götürgeç’ diye bir kelimeyi Türkçe’ye yerleştirmeye çalışmak ‘mail’ e Türkçe bir karşılık bulmanın yollarını kapadı. Bu yolu , kapatanların açmasını beklersek daha çok şey kaybederiz.

Türkçe için yazılacaklar bu kadar kısa değil tabi ki. Fakat onunla ilgili hissedilecek tek düşünce , çocukluğumuzun güzel bir anısı şekline büründürmemek. Belki de gelecekten bakıp mutlu olamadığım tek şey ‘Türkçe’.

Anadilimde yazamadığım her bir kelime için binlerce özür…

***

Önemli: Anonim değildir. keyfimizvebiz blog sahibi tarafından kaleme alınmıştır ve tüm hakları blog sahibine aittir. Kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir. İlk olarak mutasyon nette yayınlanmıştır.

 

 

3 thoughts on “Eskiden Yazıldığı Gibi Okurduk

  1. Aşk tesadüflerde gizlidir sözü çok dogru sözdür.sizi okudum farkında olmadan tesadüflerle hayat yollarınızı hep birlerştirmiş ama o senden dört yıl sonra mezun olmuş yollarınız birleşmiş.yollarınız hiç ayrılmasın birbirinizi hep sevin.böyle güzel bir site hazırladıgınız içinde ellerinize saglık başarılarınızın devamını dilerim.güzelliklerinizi takip etmeye çalışacagım.

  2. “Çok oturgaçlı götürgeç”, yabancı bir sözcüğe önerilen gerçek bir karşılık değildir. TDK’nın veya Türkçenin korunması konusunda duyarlı olan kişilerin önerdikleri karşılıklarla dalga geçmek için üretilmiş abartılı bir örnektir. Yoksa kimse trene böyle bir karşılık önermemiş yani. :) Ama nedense sanki gerçekten böyle bir şey önerilmiş gibi esprilerde kullanılmaya devam ediyor. :)

yasemin için bir cevap yazın Cevabı iptal et